Samstag, 19. Mai 2012

Afrinli Süleyman’ın müzelik kafatası



Paris’teki Musée de l’Homme’un koleksiyonun en değerli parçalarından biri 19. yüzyılın başında Güney Amerika’da bulunan kristal kafatasıdır. Bu kafatası dünyanın değişik müzelerinde bulunan benzerlerinin ilk örneklerinden biri olması nedeniyle önem taşır.
Müzenin koleksiyonunda ünlü düşünür René Descartes’in de kafatası da bulunuyor. Alt çene kısmı olmayan kafatasının yanında ünlü Fransız futbolcu Lillian Thuram’ın kafatasının kopyasıyla birlikte sergileniyor. Hemen yanlarında ise 30 bin yıllık bir homo-sapiens kafatası var.
Bu kafataslarının arasında “Intitulé le criminel Soleyman el-Halaby” başlığıyla sergilenen bir başka kafatası dikkat çeker. Bu kafatası Afrin’in Kokan köyünden bir Kürt olan Süleyman’a aittir. 1800 yılında Fransızlar tarafından Kahire’nin merkezinde sağ eli kemiğine kadar yakıldıktan sonra kazığa oturtularak saatlerce can çekiştikten sonra öldürülen Süleyman’ın kafatasının Paris’e gelişinin hikayesi oldukça ilginç.

1777 Kokan doğumlu Süleyman dindar bir Kürt ailesinin çocuğuydu. Yirmi yaşına geldiğinde 1797 yılında dönemin dini eğitim merkezlerinden Kahire’deki El Azhar Üniversitesine gönderildi. Fransız işgalini yaşayan ve 1798 Kahire isyanı içerisinde yer alan Süleyman’ın hocası Şeyh El Şarkawi ayaklarından at arabasına bağlanarak şehrin sokaklarında gezdirildikten sonra asıldı. Bu olayların ardından Süleyman köyüne geri döndü.
Süleyman köyüne döndüğünde Halep Valisinin babasını hapse attığını ve ailesinin dağıldığını gördü. Gürcü Büyük İbrahim Paşa’nın adamlarından Ahmet Ağa Kahire’yi iyi bilen Süleyman’ın bu durumundan faydalanarak eğer Fransız Generali Kleber’e suikast yaparsa babasının cezasının affedileceğini söyledi. Süleyman çok fazla düşünmeden bu teklifi kabul etti. Böylece Süleyman’ın ikinci Mısır yolculuğu da başlamış oldu.
Süleyman önce Kudüs’e gitti. Oradan 1800 yılının Nisan ayında Gazze’ye geçen Süleyman burada Kahire’ye giden bir kervana katıldı. Süleyman suikast sırasında kullandığı o meşhur hançeri de Gazze’den aldı.
5 Haziran günü Süleyman bir dilenci kılığıyla General Kleber’in konutunun önündeydi. General ve ünlü Fransız mühendis Kostati Broutin öğle yemeklerinin ardından bahçeye çıkmıştı. Generale yaklaşan Süleyman ani bir hareketle onu kendine çekti ve elindeki hançeri dört kez vücuduna sapladı. Kendisini durdurmak isteyen Broutin de 6 yerinden bıçaklanarak ağır yaralandı. Kleber ise oracıkta öldü.
Fransız askerleri tarafından yakalanan Süleyman kazığa oturtularak ölüme mahkum edildi. Bu Fransız sömürge idareleri tarafından uygulanan tek kazığa oturtma cezasıydı.
28 Haziran günü Ahmet El Veli ve Muhammed Abdullah Algazi adlı iki Mısırlı şeyhin başları Süleyman’ın gözleri önünde kesildi. Üç Filistinli arkadaşı da asıldı. Kazığa oturtulan Süleyman ise saatlerce can çekiştikten sonra son nefesini verdi. Rivayete göre onun çektiği acılara dayanamayan bir Fransız askeri ölümünü çabuklaştırmak için Süleyman’a su içirdi.
Fransız Generali Mino, Kleber ve Süleyman’ın kemiklerini kendiyle birlikte Fransa’ya götürdü. Burada senelerce tıp fakültesinde öğrenciler tarafından kullanılan Süleyman’ın kemikleri kimliğini öğrenenler tarafından çalındı. Sadece kafatası Beşeriyet Müzesinin koleksiyonuna eklendi.



(Yeni Özgür Politika - 19 Mayıs 2012)

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen