Mittwoch, 13. April 2011

Türk kedisi... Kürt kedisi... Ermeni kedisi...





Hani Türkler, Kürtler, Ermeniler birbirlerine girmedik konu bırakmadılar ya, başımıza bir de kedi meselesi çıktı. Şimdilerde üç halkın milliyetçileri, koruyucuları, ulusal bekçileri, Wan Kedisi’nin nasıl tanımlanacağı konusuna el atmış durumda. 

1955 yılında Laura Lushington adlı bir İngiliz, tutmuş memleketine Wan Kedisi götürmüş ve “Turkish Van cat – Türk Van Kedisi” olarak kayıtlara geçirmiş. O tarihten sonra da bu kediceğizlerin üstüne “Türk” damgası yapışmış kalmış. 

Şimdi de yürüyen kavga bu işte. Türkleştirilen Wan Kedisi’ni aslına geri döndürme, Türk kimliğini koruma, Kürtleştirme ya da Ermenileştirme çabalarının çatışması. 
Hatta bu çatışmanın uluslararası tarafları da var. Alman bir kedici çıkmış demiş ki, “Türkiye, Kürt kültürüne ait her şeyi yok etmeye çalışıyor. Wan Kedisi’ni Türkleştirmeye çalışıyorlar.”

***

Bu hayvan türlerinin ulus isimleriyle adlandırılması nereden çıkmıştır, bilmem.
Hele hele Bayan Lushington’un kafasına nereden esmiş de Türk kedisi yapmış Wan Kedisi’ni, hiç bilmem. 
Ne yani ,Türkler Orta Asya’dan gelirken bohçalarında kedilerle gelip, onları Wan Gölü kıyısına mı bırakmış? 
Ya da “Dört nala gelip uzak Asya’dan / Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan/ bu memleket bizim” deyip, sonra Wan ellerinde bir kedi görüp “Bu kedi de bizim” mi demişlerdir?

Wan Kedisi’nin tarihinin çok eskilere dayandığı biliniyor. Bilim insanlarının tüccar zekası az olan ve ayrıntılarla uğraşmaya meraklı kısmı, bunu da araştırmış ve Wan Kedisi’nin tam beyaz olmayan türlerindeki klasik kızıl beyaz kuyruk sembolüne, Hititlerin takılarında rastlamış. Hatta Roma İmparatorluğu’nun bölgeyi işgali sırasındaki zırh ve bayraklarda da kuyruğu halkalı beyaz büyük bir kedi resmedildiğini de tespit etmiş. 

‘Hititler zamanı’ diyorum. Bundan 3800 yıl kadar önce. Roma işgali de M.Ö. 70 yıllarına rastlıyor. 
Modern anlamdaki Türk, Kürt ve Ermeni uluslarının esamesinin dahi okunmadığı bir dönem yani. 
Wan Kedisi’nin ataları o zaman da Wan Gölü’nün çevresinde yaşıyordu ve herhalde böyle bir ulusal sorunları yoktu. Ne zaman bu egemenlik meseleleri gelişti, bu kediceğizlerin de kimlik meseleleri çıktı ortaya işte. 

***

Wan Kedisi
Wana katu 
Pisîka Wanê
Hepsi de aynı anlama geliyor. Her üç halk da kediyi isimlendirirken coğrafik bir tanımı kullanıyor. 
Anadolu’da yaşayan birinin hiç Wan Kedisi’nden bahsederken “Türk kedisi”, “Pisîka Kurdi” ya da “Hayer Katu” dediğini duyan var mı?
Herkes için o Wan Kedisi’dir. 
Bu kavga nereden çıktı peki?
İngilizler adlandırdığına göre kısa yoldan İngiliz oyunu, emperyalistlerin kışkırtması mı desek?

***

Kedilerin milliyeti, aidiyetleri falan yoktur efendiler! İnsan evladını çok fazla taktıkları da yoktur. Wan Kedileri zaten hususiyetle babalarını bile tanımamakla meşhurlardır. 

Kedi milletinin kendi sahiplerine de bir faydası yoktur. Bkz: Moğol İmparatorluğu tarihi... Cengiz Han zamanında Moğol orduları bir şehri kuşattığında, ilk gün Han’ın çadırı beyaz renkli bezden kurulurmuş. Bu eğer şehir teslim olursa, herkesin hayatının bağışlanacağı anlamına gelirmiş. 

Ertesi gün çadır kırmızı renkte açılırmış. Bu da teslim olunursa kadın ve çocuklar dışında herkes öldürülecek demekmiş. 
Üçüncü gün ise Cengiz Han kara çadır kurdururmuş. Kara çadır da artık şehirdeki herkesin öldürüleceğini ilan edermiş. 
Kara çadır, bir gün aşılmaz surlarıyla ünlü Volohoi şehri önüne kurulmuş. 
1210 yılında günlerce süren kuşatmanın ardından Han, Volohoi’ye elçi göndermiş ve kendilerine 1000 kedi verilmesi durumunda kuşatmayı kaldıracaklarını bildirmiş. Volohoi halkı da bir şevkle kedi avına çıkmış. 1000 kedi tastamam edilip Moğollara verilmiş. Moğollar da her bir kedinin kuyruğuna katranlı çaput bağlayıp ateşe verip gece vakti kedileri salmış. Kedilerin hepsi arkalarında yanan katranlı çaputla şehre dalmış ve yüzlerce yangın çıkarmış. Moğollar da rahatça şehri almış. 

Hiç Volohoi diye bir şehir duyanınız var mı? Yok. Döneminin en görkemli şehirlerinden biriydi. Kediler yüzünden yok oldu gitti. İçindeki herkes de öldürüldü. 
Tabii bizim Wan Kedisi’nin seceresinde böyle bir hainlik yazmıyor. Ama besleyen arkadaşlarımın tecrübelerinden biliyorum; öyle kıskanç, öyle kırıp dökmeye meraklı, öyle nazlı ki, düşman başına!..

Güzeldir güzel olmasına. Wan’da güzeldir ama. Bir başına güzeldir. Tüm kediler gibi güzeldir. Milliyetsiz, sahipsiz, başıboş güzeldir. 

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen