Donnerstag, 6. Oktober 2011

Metin Altıok'tan gerilla ağıdı



Sivas'ta katledilen şair Metin Altıok 1979 senesinde hayatının dönüm noktalarından birini temsil eden Bingöl'e felsefe öğretmeni olarak atanır. Bingöl Lisesinde öğretmenlik yapan Altıok'ta derin izler bırakır bu şehir. Devrimcilerle kurduğu derin dostluklar, şahit olduğu trajediler ve şarktaki yaşam mücadelesi bambaşka bir dünyanın kapılarını açar ona.

Türkçe şiirin en önemli isimlerinden biri olan Altıok hayatını Bingöl'den önce ve Bingöl'den sonra diye ayırır hep. Bingöl'den sonra şiirinin bambaşka bir hal aldığını, dünyasının başka bir mecraya girdiğini defalarca dile getirmiştir Altıok.

Altıok'un bahsettiği derin etkilerin en çarpıcı olarak hissedildiği olay 1980'lerin ortalarında Bingöl'de iki gerillanın cenazelerinin teşhir edilmesi olayıdır. Altıok katledilen gerillalar için bir şiir kaleme alır. Ve öyle yakındır ki onlara, çırılçıplak teşhir edilen kadın gerilla için “kızım” der.

Altıok'un bu ağıdı ve onun evvelinde gelişen olayların tek kaydı Epigraf dergisine verdiği bir röportaj. Bu röportajda Altıok, Bingöl için “benim için ikinci üniversite oldu” der ve anlatmaya başlar:

“Bir gün Bingöl’e iki ceset getirdiler. Bingöl bu ölülerle çalkalandı. Herkes görmeye gidiyor. Ben de gittim. Morga götürüyorlardı cesetleri. Biri erkek, daha bıyıkları terlememiş, öbürü bir kız. Erkeğin elbiseleri üstünde, kız çırılçıplak. Ama erkeğin yüzü dümdüz, burnu yok, baldırından da lop et koparılmış, parmakları mürekkepli. Parmak izi almışlar. Çok etkilendim bu olaydan ve tabii rakıya vurdum. Sonra bir de şiir yazdım”

Altıok’un o gün kaleme aldığı şiir şöyledir:

“Öyle ak öyle ak ki teni

ipekten biçilmiş sanki

duyulmamış bu yüzden üstünü örtmek gereği

Çırılçıplak incecik, sedyede bir kız cesedi

Onparmağı boyalı

Bulaşmış ıstampa mürekkebi

Bir kızım sağsa eğer

bir kızım morgta şimdi”

Tüm araştırmalarımıza rağmen bu olayın ne zaman yaşandığını ve söz konusu gerillaların kimler olduğunu öğrenemedik. Ancak bir erkek ve bir kadın gerillanın hayatını kaybetmesinden hareket edersek sözkonusu iki gerillanın 30 Mayıs 1987 tarihinde Kiğı'da yaşanan bir çatışmada öldürülen Nafiye Öz ve Haydar Kuru olması ihtimali oldukça güçlü.

Ve yine Bingöl'de yazdığı bir başka şiiri var Metin Altıok'un. Kim için yazdığı belirsiz. Orada da kimliksiz bir cenazeden bahseder:

“Yanında dağılmış kağıtlar

Ve tütün tabakası var

Bir bez parçasıyla

Ağzını tıkamışlar

Cesetini sırt üstü

Boyunca uzatmışlar

Bir deniz kabuğunda

Dalgaları duyanlar

Boş bir mermi kovanı

Sizce nasıl uğuldar”

Altıok'un Bingöl'den bir öğrencisi ünlü şairin şehirdeki tüm demokrat ve aydınlarla yakın ilişkide olduğunu ve onların bir anlamda öncülüğünü yaptığını anlatıyor. Ve o dönemdeki birçok öğrencisinin de sonra gerillaya katıldığından bahsediyor tabii ki.

Aslında bu olaydan çok uzun zaman önce yani 1979'da Altıok, Kürdistan'daki gerçeklikle çok acı bir şekilde tanışmıştır.

Bingöl'de faşistler tarafından kurşunlanarak katledilen avukat Şakir Elçi ile Metin Altıok çok yakın dost olmuşlardır. Bingöl Lisesinde yeni göreve başlayan Altıok sürekli olarak bir araya geldikleri Elçi ile birlikte oturup Kürt müziğinden, şiirinden, siyasetten konuşurlar. Şakir Elçi'nin eşi Sema Elçi de bu süreçte Altıok'un görev yaptığı Bingöl Lisesinde öğretmendir. Bu nedenle çok daha sık görüşürler.

Altıok tam da Şakir Elçi'nin vurulduğu gün Ankara'dan otobüsle Bingöl'e gelir. Haberi alır almaz kağıt kaleme sarılır ve eşi Nebahat Çetin'e şunları yazar: “Nebahat sevgilim, Bingöl'e gelir gelmez aldım kötü haberi; Şakir Elçi'yi kent alanında beş kurşunla vurmuşlar, ölmüş. Şiir düşkünü güzelim Kürd, iki çocuk babası herkesin meccani avukatı Şakir kardeş öldürülmüş. Sana anlatmışttım beni yemeğe davet etmişti evine. Rakılar içip şiirden, Cigerxun'dan, Nazım'dan söz etmiştik. Müthiş sarsıldım. Ne kadar üzüldüm bilemezsin.”

Sonrasında yaşanan olayları ve öğrencilere uygulanan vahşeti de kaleme alır Altıok: “Biim lise boykota girdi. Öğrenciler okula gelmedi. Polis geldi, jandarma geldi. Hepimizi sorguya çektiler. Ben iki gün geç geldiğim için paçayı kurtardım. Öğrencileri boykota teşvik eden öğretmenleri arıyorlar –sanki varmış gibi- oysa hiçbir öğretmenin boykotla bir ilgisi yok.

Bingöl iyice karıştı. Hepimiz dehşetli huzursuzuz. Ders bile veremiyoruz. Baskı üstüne baskı, zulüm. On iki Mart hortladı. Ellinin üstünde öğrenci gözaltına alındı. Cop, elektrik. Çocukların gövdeleri sigara yanığıyla çiçek açtı. Kötü günler geçiriyorum.”

Ve şu sözlerle seslenir Altıok eşi Nebahat'e: “Nebahat seni çok özledim. Rüyalarıma giriyorsun. Kendine iyi bak. Beni bekle. Ne olursa olsun dönem sonuna kadar kalacağım burada. Yılmayacağım. Benim kanım Şakir'inkinden daha kırmızı değil. Amaçları hepimizi yıldırmak. Hevesleri kursaklarında kalacak...”

Metin Altıok kendi için der ya “şair olmanın günün tehlikesini bir sis çanı gibi duyurmak” olduğunu tam da buydu işte. 2 Temmuz 1993'te yakılan Madımak Otelinden yaralı kurtulan tek kişiydi. Ancak girdiği komadan çıkamadı ve 9 Temmuz'da hayata gözlerini yumdu.

Bingöl onda, o Bingöl'de derin izler bıraktı.

Hatta Fazıl Say onun için bestelediği Metin Altıok Oratoryasında “Bingöl Soneleri” adlı bir bölümde şairin Bingöl'de kaleme aldığı şiirleri besteledi.

Ve o Kürtlerin dünyasına giren ve onların yüreğine dokunan nadir Türkiyeli şairlerden biri oldu.



(26 Ekim 2010 tarihinde ANF'de yayınlanmıştır)

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen