Montag, 12. September 2011

Sıradan insanlar nasıl katliamcı olurlar?



Donald G. Dutton’un “Soykırım, Katliam ve Aşırı Şiddet: Neden ‘sıradan’ insanlar katliamlarda bulunur?” adlı kitabını okuyorum.
Köpeğine adamış Dutton kitabını; “keşke tüm insanlar senin hayvanlığından bir parça alsaydı” diyerek.
Daha ilk sayfasından itibaren aşağılanmaya başlanıyor ve insan olmanın aşağı taraflarını keşfediyorsunuz yani.
Kitap müthiş. Irkçı şiddetin kabile dönemindeki kökenlerinden modern devletlerin şiddet mekanizmalarına bireyi nasıl dahil ettiğine kadar birçok konudaki denemeler içindeki örneklemeler son derece çarpıcı.
En önemli soruya, yani normal insanların nasıl olup da ölüm makinalarına dönüştüğü sorusuna verilen net bir cevap yok aslında. Ama örneklerden hareketen eden okuyucu güçlü kanılar oluşturabiliyor.
Bu örneklerden en çarpıcılarından biri Japon askeri Nagatomi Hakudo’nun hikayesi.
***
İkinci Dünya Savaşı sırasnda Nanking’de görev yapan bir askerdi Nagatomi Hakudo. Orduya katılmadan önce mazbut bir hayatı vardı. Sakin sevimli bir genç olarak anlatıyordu onu yakınları.
Savaş sonrasında doktor oldu. Bir muayehane açtı. Çevresinde çok sevilen biri haline gelen Hakudo bir gün muayenehanesindeki bekleme odasının bir köşesine küçük bir bölüm yaptı. Bu bölümde isteyenler Hakudo’nun şu sözlerinin yer aldığı video kayıtlarını izleyebiliyordu:
“Pek azınız askerlerin bebekleri süngüleyip kaynar suyun içine attığını bilirsiniz. Askerler 12 ila 80 yaşları arasındaki kadınlara tecavüz edip artık kendilerini tatmin etmeyecek duruma geldiğinde öldürüyorlardı. Ben insanların kafalarını kestim, onları aç bırakıp öldürdüm, yaktım, canlı canlı yaktım. Bunların hepsinin toplamı 200’den fazla. Böylesi bir hayvana dönüşüp böylesi şeyler yapmış olmam çok korkunç. Yaptıklarımı açıklayacak hiçbir kelime yok. Gerçekten şeytanlaşmıştım.”
Hakudo’nun hastalarının sayısının bu itiraflarının ardından dramatik bir şekilde azaldığını söylememe gerek yok herhalde.
***
Gerçekten bir bireyin, bir toplumun tümünü düşman olarak kabul etme konusunda rahatça ikna olabilmesi ve korkunç bir şiddet potansiyeli gösterebilmesinin nedenlerini anlamak zor.
Örneğin Osmanlı döneminde soykırımı gerçekleştirenlerin hepsi Ermenilerin Rusların yanında yer aldığına inanmıştı. Oysa Ermenilerin Ruslara verdiği destek çok sınırlıydı.
Ruanda’da Tutsilerin çok küçük bir kısmı radikal mücadele yöntemlerini uyguluyordu. 5-6 Eylül olaylarında mağdur olanların hiçbirinin Türkiye Cumhuriyetine açık ya da gizli bir düşmanlığı görülmemişti. Saddam da Enfal sırasında hep Kürtlerin savaşta İran’ın yanında yer aldığı propagadasını yapıyordu.
Bu örnekler daha da çoğaltılabilir.
***
Toplumsal akıl tarafından ikna edildiği anda da en akıl dışı şiddet eylemlerine imza atması da birey açısından açıklanması zor bir durum.
Bir albayın emriyle teslim olmuş üç kişiyi kurşuna dizme konusunda yüzlerce askerin ikna olması gibi. Aralarından sadece birinde olaydan çok sonra ortaya çıkıp ihbar edecek kadar vicdan var. Diğerlerinin sessizliğini açıklamak isteyenler Dutton’un kitabına başvurabilirler.



(10 Eylül 2011, Yeni Özgür Politika )

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen