Samstag, 27. August 2011

Generaller ve teknik direktörler



AKP hükümeti, Türkiye’de geçmiş hükümetlerin, ordunun PKK ile gerçekten savaşmadığına milleti inandırmayı başardı gibi. Işık Koşaner’in son ses kayıtları da bunun cilası oldu.
Şimdi Türk tarafında sokakta kimi çevirsen PKK’ye karşı Türk ordusunun zaafiyet içinde olduğunu bunun giderilmesi durumunda bu savaşı kesin olarak kazanacaklarını söyler. Özel birlikler der, kale gibi karakollar der, Kobra der, F-16 der. Kirpi der. Der de der.
Birçok insan Kürdistan’da yürüyen savaşı futbol maçı gibi algıladığından Türk ordusunun PKK’yi nasıl eze eze yenemediğini bir türlü çözemez. „Bizim takıma forvet lazım“, „tekmeye kafa uzatacak adam lazım“ kafasından hareketle „şu silahı getirelim“, „şu adamı öne sürelim“, „şu bombayı kafalarına ekleştirelim“ diyerek kendince yeni taktikler geliştirir durur.
Hani tüm spor yazarları, taraftarlar takımlarının teknik direktörlüğüne soyunur ya, Türkiye’nin bir kısmı da Kürdistan’da yürütülen savaş konusunda aynı psikolojiyi yaşıyor.
En çok da güvenlikçi, akıl verici köşe yazarları.
Türk hükümetiniden biri gelip „Arkadaşım gel seni bu işlerin başına getirelim“ diye teklif gitse „geç bile kaldınız“ diyerek kabul edecek. O kadar yani!
„Kandil’e marş marş„ diyeni mi dersiniz, „Çarçela’ya girin Çarçela’ya“ diyeni mi. Ya da „suikast timleri gönderin“ diyeni mi. Ne ararsanız var.
***
Tam bir psikolojik harekat aslında. Son hava saldırılarında açık açık gördük.
Öyle bir hava estiriyorlar ki sanki Güney Kürdistan’da bombalanan alanlar üç beş dönüm arazi, PKK’liler de içinde köstebekler gibi sağa sola kaçışıp kendilerini üzerlerine düşen kazan bombalarından sakınmaya çalışıyor.
PKK’nin Güney Kürdistan’da kontrol ettiği alanın neredeyse Hollanda büyüklüğünde olduğundan haberleri yok herhalde. Buna arazinin reel yüzölçümünün engebeler nedeniyle iki üç katına çıktığını eklemiyorum dikkatinizi çekerim.
Dört gün milyonlarca TL harcanıp uçaklar kaldırıldı, bir sürü nokta vuruldu, alınan sonuç ortada.
Şimdi Ramazan’dan sonra bir kara harekatı bekleniyor. (Askerlerin hepsi oruçlu herhalde. O yüzden şimdi kara harekatına çıkamıyorlar.)
***
AKP hükümeti her kalemde geçmiş bütün hükümetlerden daha iyi bir karnesi olduğunun propagandasını yaptığı gibi şimdi PKK’yle savaşta kazanacağı başarıları da bu yönlü olarak kullanmanın peşinde.
Ama uyarması bizden PKK ile savaş ne duble yol döşemeye ne de Beyoğlu’ndaki sokaklardan masa kaldırmaya benzer.
PKK’nin tabanı ve kadrosu, AKP’nin maymuna çevirdiği ulusalcı taban ve kadrolara hiç benzemez.
Kürt dağları da Sri Lanka düzü değildir.
***
2004 yılında Hevsel Bahçelerinde neler yaşandığı hatırlar mısınız?
İki PKK gerillası daracık bir alanda kıstırılmıştı. Ve 12 gün tam 12 gün havadan helikopterler bombaladı. Özel timler, bordo bereliler sürekli ateş altında tuttu. Termal kameralarla dakika dakika gözetlendi. Sonuna iki gerilla da vuruldu.
Hevsel’i 12 günde alan bir ordunun tüm Güney Kürdistan sınır hattından PKK’yi ne kadar zamanda sökebileceğinin hesabı nasıl yapılır bilmem.
***
Güney Kürdistan’a bir kara operasyonunda Türkiye çok büyük bir darbe yiyebilir. Bu darbe AKP hükmetinin de sonunu getirebilecek güçte bir darbe de olabilir.
AKP ve Recep Tayyip Erdoğan iktidara muhtaç. Erdoğan çok iyi biliyor ki iktidarı biraz sallansa kendini Yüce Divan’ın karşısında bulacak. Tüm ulusalcı güçler böylesi bir fırsatı kolluyorlar. O yüzden aslında büyük bir tedirginlik ve korku içindedir. Saldırganlığının altında da bu yatmaktadır.
Artık ordu da AKP’nin kontrolünde. Yani olası bir başarısızlığın hiçbir bahanesi, telafisi yok.
***
Aynı şey Kürtler ve PKK için de geçerli. Her ne kadar Kürt hareketi çok avantajlı olsa da PKK çok kritik bir eşikte. Türkiye eğer ilk saldırılarında sonuç alırsa saldırı şiddeti artarak devam eder. Ama ilk direnişin düzeyi bütün saldırı konseptini boşa da çıkarabilir.



(27 Ağustos 2011 - Yeni Özgür Politika)

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen