Mittwoch, 13. April 2011

Burası Agora meyhanesi değil


Dersim’de meyhaneler var. Eskiden de vardı.

Ben 1998’de gitmiştim Dersim merkezinde bir meyhaneye. Bizim kabilenin ihtiyarları beni götürmüşlerdi. Ayıptır söylemesi onlara ayak uyduracağız derken az daha alkol komasından gidiyorduk.

Hemen itiraf edeyim ki, Bursa’da muhacirlerin arasında da, Edirne Uzunköprü’de Trakya’nın en sağlam içici halkının arasında da, Avrupa’da içkinin sular seller gibi tüketildiği yerlerde de yaşadım ama bizim ihtiyarlar kadar dayanıklısını ne gördüm ne duydum.

Bu kadar propagandalarını yaptım ama şimdi buradan isimlerini verip şeetmek istemiyorum. Malum memlekette meyhaneler konusunda durumlar pek bir gergin.

O zamanlar bu „kadın garson“ meselesi de yoktu ama yine de ne olur ne olmaz.

***

Bizim ahali uzun bir süreden bu yana „kadın garson“ çalıştıran meyhanelere karşı isyan halinde. Son olarak iki hafta önce meyhaneler taşlandı, büyük yaygara koptu, medyaya da malzeme çıktı. İstatistikler döküldü ortaya. İşte şu kadar kişi eşinden boşanmış, şu kadar kişi meyhanelerde çıkan kavgalarda ölmüş vs vs.

Hepsi de bu meyhane sahipleri ve „kötü kadınlar“ yüzünden. Bunları tepeledik mi „kefereyi“ vatan topraklarından tepelemiş kadar olacağız. Yaratılan genel eğilim bu.

***

„Kadın garson“ çalıştıran meyhaneler Dersim’in gelenekçi yapısına uymuyor; uymaz da. İnsanlar buna tepki gösteriyor, gösterecekler de.

Bu bir sorun. Bu sorun bir çözüm istiyor.

Bu sorun ahaliyi meyhanelerin üstüne sürerek çözülür! Hem de kökten çözülür. Hiç kimse bu ahalinin karşına çıkıp „biz meyhanelerimizi istiyoruz“ diye dikilmeyeceğine göre...

Gelgelelim ama Dersim’de bu görüntülere pek alışık değiliz. Bizim böyle ahali hareketlerini Yozgat’ta, Kayseri’de, Konya’da gördüğümüzde de neler söylediğimizi şimdi buraya yazmayayım, olay çıkar.

İtirazımız şekle yani.

Dersim’de sorunların çözüm şeklinin bu olmaması lazım.

***

Kaldı ki Dersim’de Belediye BDP’nin elinde. İl Meclisi, encümen kalemlerinde BDP, EMEP çoğunlukta. Bu tür işletmelere karşı her türlü kısıtlamayı yürürlüğe sokabilecek güçteler sanırım. İçkili yerlerin şehir dışına taşınmalarından tutalım, açılış-kapanış saatlerine kadar tüm kararlar Belediye’nin yetkisinde.

Demek bunlar yetersiz kalmış ki ahali kendine „kadın garson“ çalıştıran meyhanelere karşı mücadeleyi görev bellemiş.

***

Toplumların değer yargılarını korumak konusundaki hassasiyeti gözetmek öfkeli ahalinin değil, kurumların işidir. Çok sevdiğim bir söz var: „Herkesin bekçi olduğu yerde koruyacak bir şey kalmaz.“

Toplumsal sorunlar ortak akıl ile çözülür. Bunun adresi Dersim özelinde sivil toplum kuruluşları ve belediyelerdir. Kurumlar ortak aklı temsil etmedikçe, ona uygun bir politika izlemeyince ne sorunlar çözülebilir ne de değer yargıları korunabilir.

***

Bense bir tuhaf adamım. Her şeyi bir kenara bırakıp yabancı bir şehirde odalarda hapis yaşayan, akşamları da meyhanelerde müşterilere sunulan „kötü kadınlar“ için üzülürüm. „Ahlaki çöküntüye uğramamıza sebep“ adları kısaltılarak yazılan kadınlar için.

***

Velhasıl bunlar karmaşık işler. Devletler kurulmuş, devletler batmış. Dinler çıkmış, kutsal kitaplar inmiş, cemaatler oluşmuş da kimseler bu meseleleri çözememiş. Elimizden ne gelir?

(08 Ocak 2011 tarihinde Yeni Özgür Politika gazetesinde yayınlanmıştır)

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen