Mittwoch, 13. April 2011

Ey aşk! Sen nelere kadir değilsin?

Mersin’de bilim insanları oturmuş Kürtler ile Türkler arasındaki ‘’sosyal mesafeyi” ölçmek için anket yapmış. 12 sene önce ‘’Bir Türk’le evlenirim” diyen Kürtlerin oranı yüzde 12,8 iken bugün yüzde 0’a inmiş. Aynı oran ‘’Bir Kürt’le evlenirim” diyen Türkler konusunda ise 1998’de yüzde 26,9 iken bugün yüzde 1,3’e gerilemiş. 

Bu da bilumum basın yayın organlarında manşet haber oldu ‘’Kürtler ve Türkler arasındaki 

sosyal mesafe açılıyor” diye.

Hiç lafı öyle dolandırmayayım, buna ‘’sosyal mesafe” diyenlerin hepsine bir dolu güzel söz söyledikten sonra Mersin’deki araştırmada ortaya çıkan sonuçların düpedüz ırkçılığı işaret ettiğini ifade edeyim. Her iki taraf açısından diye de vurgu yapayım.

Irkçılık ağır bir suçlama değil mi?

Herhalde kimsenin Türkler Kürtlerle, Kürtler Türklerle evlensin diye bir derdi yok. İsteyen istediği kişiyle evlenir. İnsanların kendi sosyal çevreleri içerisinden evlenecekleri kişiyi seçmeleri de son derece doğaldır. Ama bir kişi tutup ‘’Ben bir Türk’le evlenmem” ya da ‘’Ben bir Kürt’le evlenmem” dediği zaman iş değişir bence. Hele hele tek bir Kürt bile çıkıp ‘’Benim için hayatımı paylaşacak kadar çok sevdiğim bir insanın ırkı önemli değil” demiyorsa ortada çok ciddi bir sorun vardır.

* * *

Stanley Kramer’ın ‘’Bil Bakalım Akşam Yemeğe Kim Geliyor” filmini izlediniz mi? İzlemediyseniz mutlaka izleyin.

1967 yılında çekilmiştir bu film. Yani ABD eyaletlerinin büyük bir kısmında siyahlarla beyazların evlenmelerini yasaklayan kanunların henüz birkaç sene öncesine kadar yürürlükte olduğu bir dönemde. Ülkede açık ırkçılığın halen etkinliğini koruduğu bir dönemde.

Film siyahi bir adamla evlenmek isteyen beyaz bir genç kadının ailesine bu kararını açıklamasını konu alıyor. Siyahi müstakbel damadın ailesi de akşam yemeğine davet edilince işler iyice karışıyor tabii.

Spencer Tracy’in sevginin ne kadar muhteşem bir şey olduğunu anlatan yedi dakikalık konuşmasının ardından iki ailenin akşam yemeği için sofraya oturmasıyla sonlanıyor film. Bette Midler’ın ‘’Glory of Love – Aşkın Zaferi” şarkısı duyuluyor fonda: ‘’Biraz kazanmalısın / biraz kaybetmelisin / Evet ve her zaman biraz Blues çalınmalı kulağına/ İşte budur aşkın hikayesi ve zaferi”

‘’Bil Bakalım Akşam Yemeğe Kim Geliyor” ABD’de ve dünyada büyük yankı uyandırdı. O güne kadar sinema perdesinde bir siyah-beyaz çift görülmemişti. Bazı beyazlar filme tepki gösterdi, bazı siyahlar da. Ama filmin çekimlerinden 7 gün sonra bir kalp krizi sonucu hayatını kaybeden Spencer Tracy’nin final konuşması milyonlarca insanın zihnine kazındı. Bakış açıları değişti.

* * *

Bizim memlekette ne bir Türk’ün Kürt’le evlenmesi, ne bir Çerkez’in bir Pomak’la ne de bir Müslüman’ın Hristiyan’la evlenmesi görülmemiş şey değil. Bunların günümüzde onbinlerce örneği var. Peki şimdi Mersin’de ortaya çıkan sonuca nasıl gelindi? Buna kafa yorulabilir. Ama işin özünü biraz farklı bir açıdan ele almak da gerekli. 

Böyle durumlarda işin kolayı sistemi, yıllardır sürdürülen kirli savaşı, iktidarları suçlamaktır. Ben bu konuda ve diğer birçok konuda da klasik hukukun ‘’suçun bireyselliği” ilkesini savunanlardanım. 

Yani bir birey ırkçı bir zihniyeti savunuyorsa bunun sorumlusu her şeyden önce kendisidir. ‘’Ben bir Kürt’le evlenmem” diyen Türk de ırkçıdır; ‘’Ben bir Türk’le evlenmem” diyen Kürt de.

Bunu ‘’sosyal mesafe” olarak adlandıramazsınız. Bu düpedüz başka bir ırka yönelik olarak geliştirilen düşmanlıktır. Karşınızdakinin ırkı sizin için nasıl bir insan olduğundan, hangi dünya görüşünü savunduğundan daha öncelikli bir kriterse bunun adı ırkçılıktır. 

* * *

Tabii bu araştırmanın Türk ve Kürt halklarının genel eğilimlerini yansıttığını söyleyemeyiz. Ben araştırmaya katılan ve Türk ya da Kürt olduğunu belirten kişilerin tutumları üzerine konuşuyorum. 

Bugün ‘’Ben bir Türk’le evlenmem” diyen Kürt yarın ‘’Sen bir Türk’le evlenemezsin” de der. (Çok mu ucuz ya da bayağı bir değerlendirme mi oldu bu acaba?) Hatırlıyor musunuz 2007’de Bashika’da Müslüman bir erkeğe aşık oldu diye kafası taşlarla ezilerek öldürülen 17 yaşındaki Ezidî genç kadın Du’a Halil Asvad’ı? 

Daha iyi hatırlamak için internetteki görüntülere bir daha bir göz atın isterseniz… Ne de olsa ırkçılığın ne gibi sonuçlara varacağı en iyi uygulamada görülür. 

Çok mu abartıyorum? Mersin’deki araştırmanın sonuçlarını abartmayalım mı? Bence abartalım. Hatta çok abartalım. Hem de haddinden çok daha fazla. 



(20 Aralık 2010 tarihinde Yeni Özgür Politika gazetesinde yayınlanmıştır)

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen