Mittwoch, 13. April 2011

Gola Çetu'da mucizeyi beklerken...





1985 yılında Kolombiya'nın batısındaki Nevado Del Ruiz volkanı patladığında Omayra Sanchez 13 
yaşındaydı. Ailesiyle birlikte patlamanın neden olduğu toprak kaymasından kaçmak isterken evi yıkıldı.

Kısa bir süre sonra olay yerine gelen kurtarma ekipleri Omayra'yı evlerinin hemen dışında boğazına kadar suyun içinde buldu. Ayakları sıkışmıştı. 

Omayra üç gün sonra öldü. 

O ölen küçük kız Murathan Mungan'ın 'aşkım ölümün sınırında Omayra / olduğun yerde kal kımıldama!' dizelerine esin veren kızdı. 

Omayra'nın bulunduğu 14 Kasım'ı takip eden üç gün boyunca gazeteciler Omayra'yı an be an takip etti. Cristina Enchandia ile Frank Fournier onun başında hep bir mucize olmasını bekledi. 

Yıllar sonra Dersim'de genç yönetmen Ozan Munzur'un bölgenin en kutsal mekanlarından biri olan Gola Çetu Uzunçayır Barajının suları altında kalırken 13 gün boyunca bir mucizeyi beklediği gibi...

Gola Çetu da Omayra gibi tüm dünyanın gözlerini önünde suların içinde kaybolup gitti. 

Genç yönetmen Ozan Munzur, Dersim'de Hızır'ın evi olarak kabul edilen kutsal Gola Çetu ziyaretinin 13 günde Uzunçayır Barajının sular altında kalmasını konu alan 13 dakikalık Jiare (Ziyaret) adlı bir belgesel çalışmasına imza attı. Geçtiğimiz günlerde yayınlanan belgesel özellikle internet kullanıcıları arasında en çok paylaşılan videolar arasına girdi. 

Belgesel çalışmasında Gola Çetu'nun son 13 gününde ona ağıtlar yakan, onunla beraber olan Dersim yaşlılarının anlatıları işleniyor. Bir halkın inançlarının korkunç bir şekilde nasıl hiçe sayıldığını ve yok edildiğine ayna tutuluyor. 

Yönetmen Ozan Munzur, Gola Çetu'nun kutsallığına inanlardan. Çocukluğu hep buralarda geçmiş. Ziyaretin baraj suları altında kalmasına karşı birşeyler yapmak gerektiğini düşünüp kamerasına sarılmış ve Jiare'nin çekimlerine başlamış. 

'Son ana kadar bir ölüme değil, mucizeye tanıklık edeceğimi umarak çekimler yapmaya başladım' diyor Ozan Munzur. 

Bir mucizeyi bekleyen sadece o değildi. Gole Çetu'nun başında sular yükselirken Dersimli bir yaşlı kadın da beklentisini şu sözlerle ifade ediyor: 'Hızır burada olsaydı, bir fiske ile yıkardı o barajı.'

Bir diğeri de ziyarette beklerken Hızır için 'Yüksek yerlerde, hastanelerde dolaşıyordur. Henüz haberi yoktur evini sular altında bıraktıklarından' diyor. 'Gelip görecek ki onun evini yıkıp gitmişler.'

Bütün yaşamı boyuca Gola Çetu'ya şahitlik eden Munzur, belgesel çekimleri sırasında yoğun duygular içinde olduğunu söylüyor. 

Gola Çetu sular altına gömülürken 'Ağaçlar rüzgarın dokunuşlarına tepkisizdi-sessizdi, kuşlar dahi başka türlü ötüyordu, bazen kamerayı tutan ellerim isyan ediyordu' diyor Munzur ve ekliyor: 'Bir göz ağlarken diğer göz gülmez.'

Munzur'un belgeselinde kamera önünde hep yaşlı Dersim kadınlarını görüyoruz. Munzur bu tercihini şu sözlerle açıklıyor: 'Yaşama yeni adım atmış,çarkın dişlilerinden biri olmaya aday da olsa henüz kirlenmemiş çocuklar ve hayattan çok fazla beklentisi olmayan,bazense tek beklentisi ölüm olan yaşlılar her zaman için bana daha çıkarsız, daha samimi görünmüşlerdir.' 

Çekimler sırasında kamera önündekilere hiçbir telkinde bulunmamış Munzur. Onlara, onların yaşadığı acıya ayna tutmuş. Ve bu çok çarpıcı bir doğallık kazandırmış belgesele. 

Dersim'deki baraj projelerine karşı aktif çaba içinde olan Munzur 'Bu filmle bizler kendine insanım diyen herkese sesleniyoruz, sadece birkaç dakikanızı ayırıp oradaki yaşlı kadınların gözlerinin içine bakın, kilitli olan kapıları kırıp içeri girin, çekmeceleri karıştırın, mektuplarını okuyun, talan edin odaları, o insanların gözlerinde terörü arayın' diyor. 

Bundan sonraki tüm projelerinin Dersim'deki baraj projeleri, kültürel yozlaşma, sistematik asimilasyon ve boşaltılan köyler gibi sorunları işleyeceğini söyleyen Munzur şunları ekliyor: 'Yaşlı bir kadın 1938 den sonra karşılaştığımız en büyük yıkım diye tarif ediyordu baraj projelerini.Yıllardır süren bu yıkımlara karşı Dersimliler bazen tanıktı, çoğu zaman ise sanık.Bu belgesel vesilesi ile şunu söylemek isterim ki;bizler artık ne tanık ne de sanık olmalıyız,bizler davacı olmalıyız.'



(23 Auğustos 2010 tarihinde ANF'de yayınlanmıştır)

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen