Mittwoch, 3. August 2011

PKK nasıl silah bırakır?



Kürtlere dost gözüken kesimlerden tutalım en has Türk milliyetçilerine kadar uzun bir süreden beri tek gündem PKK'nin tamamen silah bırakması ya da silahlardan tamamen arındırılıp tasfiye edilmesi ve demokratik siyasal zemin içerisinde Kürt sorununa çözüm bulunması. Yaygın kanı PKK'nin silahsızlanmasının Kürt sorununun çözümünün bir aşaması olduğu.

PKK bugün Türkiye'nin Kürt sorununa kendi öngördüğü çözümü dayatması konusundaki en büyük direnç odağı konumunda. BDP'nin temsil ettiği siyasal yapılanmalar da bu direnç odağının farklı yansımaları.

Türkiye'de hatırı sayılır bir kesimin vurguladığı şekilde PKK, BDP ve diğer Kürt yapılanmaları “çözüme” engel durumundadır. 

Bir kesim hayal kırıklığına uğrar belki ama şunun söylemek gerekiyor: PKK'nin silah bırakması Kürt sorununun çözüm sürecinin en son aşamalarından biri olacaktır.

Edindiğimiz izlenim bu.

Peşinen PKK'nin silahsızlanmasını öncelikli gündem olarak ele almak Türk devletinin tek taraflı çözüm stratejisinin bir parçası olarak değerlendiriliyor. Bu çok da haksız bir değerlendirme sayılmaz. 

Evet, PKK'nin silahsızlanması mı isteniyor? 

O zaman PKK ile ya da herhangi bir Kürt örgütüyle silahlı bir çatışmanın gerekçesi olabilecek tüm koşulların ortadan kaldırılması gerekir. 

Ortada çatışmayı gerektirecek hiçbir şey kalmadığı zaman silahlı örgütsel yapılanmalar da dağılır. 

Bu kadar basit!

PKK bugün silah bıraksa ne olur? Çözüm kapıları sonuna kadar açılır mı? Doğacak olumlu atmosferle iki halkın barış içinde yaşayacağı bir çözüme ulaşılır mı?

Hayır.

Sadece Ankara'nın eli güçlenir, Kürtlerin eli zayıflar. 

Bunu görmek için çok büyük bir siyaset yorumcusu olmak gerekmiyor. 

PKK, Kürtlere karşı uygulanan baskı ve inkar politikalarının bir sonucu olarak ortaya çıktı. 

Sadece baskı ve inkar lafıyla sınırlandırmak yetmez. 

Türkiye Cumhuriyetinin kurulduğu günden bu yana Kürtler bir tehdit olarak algılandı. En ufak kalkışma hareketlerinin bile üstüne olağanüstü şiddet yöntemleriyle gidildi. 

Türkiye'de yaşayan biri için Kürt kimliğini açıkça ifade etmek daha 1990lara kadar büyük cesaret işiydi. Devlet tarafından uğranılacak baskılar bir tarafa toplum içerisinde hor görülmek, aşağılanmak korkusu bu duruma neden oluşturuyordu. Yaşı 30'un üstünde her Kürt'ün hafızasında bunu destekleyecek anılar mutlaka vardır. 

Cumhuriyet tarihi boyunca Kürtlerin yaşadığı bölgeler de bilinçli bir şekilde geri bırakıldı. Toplumsal hareketleri engellemek adına feodal üst yapı ile işbirliğine gidildi. Kürtler devlet-şeyh-ağa üçgeninin egemenliğinde yaşamaya mahkum edildi. 

İşte PKK'nin 1970lerin sonunda fitilini ateşlediği Kürt mücadelesi, Kürtlere yapılan ve daha birçok alanda uzun uzun açabileceğimiz tarihsel haksızlıkların yarattığı bir patlama olarak büyüdü ve bugüne geldi. 

Bu haksızlıkların giderilmesi barışın, demokratik çözümün yolunu açacaktır. 

Şüphesiz bu saydıklarımız bugünden yarına çözülebilecek konular değil. Hatta büyük bir çoğunluğu bir çözüm anlaşmasına ulaşıldıktan sonra ancak orta ve uzun vadeli politikalarla giderilebilecek sorunlar. Ama illa ki o rotaya girilmesi gerek. 

O rotaya girilmeden PKK'nin silah bırakması bir gündem konusu bile olmaz.

Hatta o rotaya girilmeden bir genel af dahi işe yaramaz.

Silahların susması da ancak çift taraflı olur. 1999-2000 yıllarının anıları daha Kürtlerin hafızalarında tazeyken PKK'yi artık tek taraflı adımlara ikna etmek oldukça zor gözüküyor.



(27 Haziran 2011 tarihinde ANF'de yayınlanmıştır)

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen